Erken Çocukluk Dönemi̇nde Anadi̇l Öğrenme Doğallığında Matemati̇k İle Tanışma ve Mathazone Programı
“Okul yıllarımda matematik dersim iyi değildi, bu yüzden matematiği hiç sevmem” diyen insan sayısı pek de az değil. Ama bu fikre sahip bireyler dahi, matematiği gerçek hayatın içinde somut olarak kullanmaktadırlar. Çünkü, hayatın her alanında matematik vardır ve günlük akış içerisinde matematiğe dokunmadan yaşamak imkansızdır.
En basit şeklide düşünürsek keyifli bir alışveriş, taşınma ve dekorasyon işleri yapmak, teknoloji harikası çeşitli aletleri günlük akışımızda kullanabilmek, kullanabilmek, adres bulmak, hayatı ve zamanımızı planlamak herkesin hayatında yaptığı olağan işlerdir.
Bu işlerin her birinde de farkında olmasak da önemli ölçüde matematik vardır.
Mesela, alışveriş konusunu ele alırsak; acaba bu işi yaparken matematik ile ilgili kısım yalnızca toplama, çıkarma, çarpma ve bölme midir? Ya da para ödemek midir?
Aslında biraz daha üstünde düşünürsek, para ve hesap işi alışverişin son aşamasıdır, Oysa alışverişte nereden, ne alacağını seçmek ve karar vermek de ilk aşamasıdır alışveriş sürecinin. Birinci aşamayı düşünmeden, ikinci aşamaya geçmek insana genelde zarar ettiriyor, değil mi?
İhtiyaçların belirlenmesi, öncelik sırasına koyulması, alışveriş sırasında fiyat karşılaştırması yapılması, muhtelif ölçü birimlerini kullanarak isteklerin ifade edilmesi ( 2 kilo ile 2 tane arasında önemli bir fark vardır) veya ihtiyaca uygun olanın seçilmesi bir grup,
Bir de duyguların matematiğini yapıp sevdiğimiz, güven duyduğumuz markaların tercih edilmesi, hatta yoğun tempomuz sebebiyle etkin bir zaman yönetimi yapmak yani hangi markete daha yakınım ya da hangisinden daha kolay ve hızlı alışveriş yapıyorum diye düşünerek market seçimi yapmak gibi bir başka grup matematiksel zihin aktiviteleri gerektiriyor alışveriş sürecinin ilk aşamasında da.
Aslında bu alışveriş konusunu böyle inceden inceye düşünüp analiz edince; tüketici olarak zihinsel matematik aktivitemizin sadece sayılar ve işlemlerle yapılan bir para hesabından ibaret olmadığını; daha işin içinde sıralama, gruplama, yönler, zaman ve duygularımız gibi kararlarımızı etkileyen diğer matematik kavramlarının etkisi olduğunu görebiliyoruz.
Diğer günlük hayat faaliyetlerimizde de durum bundan pek farklı değil.
Bu sebeple genellikle “Matematik” sayılar ve işlemler topluluğu olarak algılansa da, aslında matematik o kadarla kısıtlı değildir. Daha geniş bir etki alanı vardır, aslında düşündüğümüz her şeyin dile getirilmesinde önemli bir araçtır. Hatta düşünmenin gerçekleşmesi sırasında, kafamızda yaptığımız ölçümlerin, çözümlemelerin, hesapların, planlamaların tümüdür.
Renkler, şekiller, gruplama, yönler, sıralama, zaman ve duygu kavramları en az sayı ve işlemler kadar önemli matematik kavramlarıdır.
Hayatın akışı içerisinde matematik doğal olarak keyifli bir şekilde, işlerin kolaylaşması için kullanılıyor ise, o zaman matematik neden okul yıllarında “korktuğum ders” veya “en sevmediğim ders” yada “kabus” olarak tanımlanabiliyor.
0-11 yaş aralığında, çocukların soyutu algılama becerisi düşük olmasına rağmen nedense soyut eğitimle başlanmaktadır matematiğe. Bu soyut yaklaşımla çocuğun öğrendiği kabul edilip, bir de bu derslerden test odaklı sınavlara tabi tutularak yarıştırılması söz konusudur. Bu yarışmaların sonunda da çocuğun başarısı hakkında not bazlı hüküm verilmesi büyük kırılmalara sebep olabilmektedir. Bu kırılmalar, o konuya karşı uzak durma ve korku psikolojisini geliştirebilmektedir bireylerde. Bu tip durumların ardından “ Benim zaten kafam almıyor bu matematiği”, “ ben sözel tercih ettim çünkü matematiği yapamıyorum” gibi sözler duymuşuzdur etrafımızda yada kendi içimizde.
Matematiği çocukluk yıllarında sevmiş insanlardan ise genelde şöyle cümleler duymak mümkündür “ Matematiği severim çünkü çok iyi bir öğretmenim vardı, matematiği bize çok eğlenceli bir şekilde öğretiyordu” yada “ matematiği bize oyun gibi veriyordu öğretmenimiz “.
İşte zaten anahtar kelime burada “eğlenerek ve oyun” oluyor.
İster yetişkin, ister çocuk olsun hiç kimse çok sıkılarak, anlamadığı detayların arasında boğularak bir şey öğrenmek istemez. Ancak çok mecbursa, o sıkıcı dönemi atlatmak için ezberler ve o bilgi ile işi bittikten sonrada ilk fırsatta unutur. Böylece o bilgi yaşadığı hayatına katılmadan gider. Oysa bilginin gerçek faydası hayata katıldığı zaman görülür.
Bilgiyi kullanmak için öğrenmek gerek yoksa adeta boşuna taşınan bir yüke dönüşüyor zihnimizde.
Bilgiyi kullanılır hale getirmek için, öğrenmeyi zevkli kılmak, konuları yaş gruplarının öğrenme psikolojisine uygun hale getirmek ile mümkün olur.
Yaş gruplarına göre ilgi alanlarını çözmek ve ders konularını bu alanlarla ilişkili hale getirmek mutlu ve kalıcı öğrenmeyi sağlar.
Pozitif duygular ile alınan her bilgi gerçek faydaya dönüşür.
Gerçek başarı hayatı mutlu yaşayabilme ve yaşadığımız hayatın problemlerini çözebilmektir. Akademik başarılar gerçek hayatın başarılarını destekleyen başarılar olursa anlam kazanır. Doğruyu yanlışı analiz edebilen, sorgulayarak düşünebilen, ilişkilendirebilen, kararlar alabilen ve karalarını uygulamaya geçirebilen bireyler yetiştirebilmek önemlidir.
İnsanoğlunun öğrenme sürecinin, yapılan bilimsel çalışmalar ışığında anne karnında başladığını artık biliyoruz. Öğrenme hızı da 0-6 yaş döneminde en yüksek seviyede ise erken çocukluluk döneminin neden kaçırılmaması gereken bir dönem olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Tüm temellerin atıldığı dönem erken çocukluk dönemi oluyor bu durumda.
Anadili öğrendiği günü kimse hatırlamaz ama anadili hiçbir zaman unutmadan, kolaylıkla hayatında kullanır. İşte matematik de hayata bu kolaylıkla girebilir aslında. Ama bu ancak , 0-6 yaş döneminde erken çocukluk öğrenme psikolojisine uygun olarak temelleri kurulursa mümkündür.
2-6 yaş arasındaki çocukların öğrenme psikolojilerini pozitif etkileyecek ortak duygular ise; eğlenmek, değerli olduklarını hissetmek, sevilmek, keşfetmek, deneyimlemek ve güvende olmaktır.
Çocuklar pozitif duygularla oynadıkları her oyundan mutlaka bir şeyler öğrenirler ve asla unutmazlar buradan öğrendiklerini.
Dünyadaki çoğu kültürün ortak oyunlarından biri olan “sek-sek” aslında ne kadar çok matematiğe dair bir şeyler kodluyor çocukların bilinçaltına. Sek-sek bir örüntü yolu kurmaktır, birebir eşleştirerek saymak, hatta kareler çizerek geometriye dokunmaktır.
Bu tip eğlenceli oyunların dışında, çocukluk yıllarımızın masalları ve çizgi kahramanları kolay kolay unutulmaz. Hatırlarsak o günlerimizi defalarca aynı masalı dinlemenin veya sevdiğimiz kahramanın maceralarını izlemenin tadına doyum olmazdı. Hayallerimizin kaynağı olur, kendimize yeni oyunlar kurgulamamıza yardım ederdi. Yeni şeyler yaratma fırsatı verirdi. Aslında hayaller insanlığı yeni şeyler keşfetmeye itecek çok önemli bir yoldur.
Demek ki tekrar etmek, hayal dünyasını zenginleştirmek de erken çocukluk döneminin ihtiyaçlarındandır.
Buradan yola çıkarak, keşif ve deneyimleme yoluyla matematiğin altyapısını neden kurmayalım o zaman.
İşte Mathazone Programı bunu başarmaktadır. Yani matematiğin temeli olarak algılanan sayılar ve işlemlere, beraberinde gruplama, renkler, şekiller, duygular, yönler, zaman, şekiller gibi diğer matematik kavramları dünyasına somut bir giriş yapabiliyoruz.
Gerçek hayatın benzerini masalsı bir ortama dönüştüren Mathazone Ormanında sayılar ve orman hayvanları, yaşadıkları maceralar ile matematik mesajları verirler.
Çocuklara matematik değerleri, Mathazone Ormanında görsellerle, kahramanlarla ve masallarla somutlaştırılmış olarak yaş grubunun algılayacağı seviyede, eğlenceli bir şekilde ulaşır.
Hikayelerin ve oyunların mesajları ile çocuğun ilişkilendirme yaparak örüntüleri keşfetmesine yol açar.
Keşif heyecanı ile pozitif duygularla öğrenilen bilgiler sonuçta güven yaratıp, kalıcı öğrenmeye döner.
Mathazone Ormanında sayılarında bizler gibi sokakları ve evleri hatta bazılarının da apartmanları vardır. Ormanda yaşayan sevimli kahramanlarla güzel dostlukları ve komşuluk ilişkileri vardır. Gerçekten akademik derslerde verilen matematiğin sayılar, şekiller, işlemler ve yönler arasında önemli ilişkiler vardır. Bu ilişkilerin doğru anlaşılması sağlanırsa, o zaman daha ileri seviyedeki matematiğe de kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Tüm bu matematiksel ilişkilerin anadili öğrenme doğallığında anlaşılabilmesi için Mathazone Programı doğru sıralama ile yapılandırılmıştır.
Mathazone Ormanında yaşam sadece sayılarla kısıtlı değildir; bunların yanı sıra renkler, yönler, şekiller, örüntüler, zaman ve duyguların gerçek hayat ile ilişkilendirme yapılması açısından çok önemlidir.
0-6 yaş döneminde başlayan öğrenme sürecimiz aslında bir ömür boyu sürer. Tüm Öğrenim süreçlerinde, yaş seviyesine uygun ilgi alanlarının tespit edilmesi ve bu alanlar üstünden doğru mesajlar vererek bireye keşfetme yolunun açılması öğrenmede güveni ve isteği artırarak öğrenmede kolaylık sağlar.
Küçük yaşlarda başlayan oyun isteği ileri yaşlarda proje bazlı çalışmalarla devam ettirilmelidir. Oyunda nasıl tek başına değil, arkadaşlarıyla oynamaktan zevk alırsa çocuklar, eğitimin ileri yıllarında da işbirlikçi çalışmalarla projeler hazırlamak, çocukları “bireysel başarı odaklı” olmaktan çıkartıp “öğrenme odaklı” olmaya yöneltecektir.
Yarışma baskısının olmadığı ortamlar yaratarak, ders ortamlarını öğrencilerin aktif olarak keşiflerini, deneyimlerini paylaştıkları, keyif aldıkları bir platforma dönüştürmek, eğitimciler tarafından pozitif yönde desteklenmek; Öğrenen bireylerin analiz etme, veri toplayabilme, bulduğu verileri kullanarak gereken işlemleri yapabilme, çözüm bulabilme, bulduğu çözümü düşünce halinde ifade edebilme ve yaratıcılık yönlerinin de gelişmesini sağlamak “sınav başarısı ile kısıtlı olmayan gerçek hayat matematik başarısını” da çok önemli ölçüde artıracaktır.
Bu pozitif yaklaşım içerisinde öğrenmek, bireyde bilginin kalıcı olmasını, gerçek hayatta faydaya dönüşmesini mümkün kılacaktır.
Selva Muharremoğlu – Nüket Solmaz
Mathazone Programı Kurucuları